<<Geri
işlerin kâğıtlarının sayfa ve forma sırasıyla katlanıp bir araya getirilerek bir blok teşkiline ve
bunun üzerine de muhafaza olarak bir kap geçirilmesi sanatına mücellitlik, bu işle uğraşan
kişiyi de mücellit, işin yapıldığı atölyeye de mücellithane denir.
Mücellitlik denildiğinde, sadece bir kitabın ciltlenmesi anlaşılmamalıdır. Makinede baskıya
girecek bir kâğıdın baskıya girecek ebatlarda kesilmesi, baskı sonrası formalarının birbirini
takip eden sayfa numarası ile katlanması, yine sıra ile dikilmesi, tutkallanıp kapağın takılması
yanında; delgi (zımba) pilyaj, cilt kapaklarına elle veya presler vasıtasıyla yapılan kabartma
(GOFRE) ve yaldız baskılar da ciltleme işlemlerinin bir parçasını oluşturmaktadır.
Türk tarihinde mücellitlik, bir meslek olma özelliğinin yanında, bir sanat faaliyeti olarak da
yer almıştır. Bilhassa 19. yüzyılda ciltçilik sanatı çok gelişmiştir. Özellikle İslamiyet'in
doğuşundan sonra süratle gelişen ciltçilikte, Türk ustaların nadide ürünleri "Herat İşi" adı
altında ün saldı. Bu ustalar, cilt süslemelerinde Arapların kullandıkları geometrik şekillerin
yerine, çini ve halıda kullanılan "Hatai ve Rumi" diye adlandırdıkları bezeme motiflerini
tercih ettiler. Bu sayede önemli eserler çok güzel şekilde ciltlenmiş ve bugüne kadar muhafaza
edilebilmiştir. Günümüzde ise ciltçilik, teknolojinin gelişmesine paralel olarak gelişme
göstermiştir. Artık cilt işlemleri makineleşmiş durumdadır. Baskısı yapılan formaların
harmanı, dikişi, tutkalı, kapak geçirme ve takma, kesme işlemleri, hatta paket yapımı dahi,
sadece bir makine vasıtasıyla yapılır duruma gelmiştir.
Cilt işleri, müstakil mücellithanelerde yapıldığı gibi, büyük matbaaların cilt atölyelerinde de
yapılabilir.
Mücellitlik
Tabaka halinde kâğıtlar üzerine basılmış olan kitap, mecmua broşür ve bunlara benzerişlerin kâğıtlarının sayfa ve forma sırasıyla katlanıp bir araya getirilerek bir blok teşkiline ve
bunun üzerine de muhafaza olarak bir kap geçirilmesi sanatına mücellitlik, bu işle uğraşan
kişiyi de mücellit, işin yapıldığı atölyeye de mücellithane denir.
Mücellitlik denildiğinde, sadece bir kitabın ciltlenmesi anlaşılmamalıdır. Makinede baskıya
girecek bir kâğıdın baskıya girecek ebatlarda kesilmesi, baskı sonrası formalarının birbirini
takip eden sayfa numarası ile katlanması, yine sıra ile dikilmesi, tutkallanıp kapağın takılması
yanında; delgi (zımba) pilyaj, cilt kapaklarına elle veya presler vasıtasıyla yapılan kabartma
(GOFRE) ve yaldız baskılar da ciltleme işlemlerinin bir parçasını oluşturmaktadır.
Türk tarihinde mücellitlik, bir meslek olma özelliğinin yanında, bir sanat faaliyeti olarak da
yer almıştır. Bilhassa 19. yüzyılda ciltçilik sanatı çok gelişmiştir. Özellikle İslamiyet'in
doğuşundan sonra süratle gelişen ciltçilikte, Türk ustaların nadide ürünleri "Herat İşi" adı
altında ün saldı. Bu ustalar, cilt süslemelerinde Arapların kullandıkları geometrik şekillerin
yerine, çini ve halıda kullanılan "Hatai ve Rumi" diye adlandırdıkları bezeme motiflerini
tercih ettiler. Bu sayede önemli eserler çok güzel şekilde ciltlenmiş ve bugüne kadar muhafaza
edilebilmiştir. Günümüzde ise ciltçilik, teknolojinin gelişmesine paralel olarak gelişme
göstermiştir. Artık cilt işlemleri makineleşmiş durumdadır. Baskısı yapılan formaların
harmanı, dikişi, tutkalı, kapak geçirme ve takma, kesme işlemleri, hatta paket yapımı dahi,
sadece bir makine vasıtasıyla yapılır duruma gelmiştir.
Cilt işleri, müstakil mücellithanelerde yapıldığı gibi, büyük matbaaların cilt atölyelerinde de
yapılabilir.